Yedek Parça


















--------------------------------------------------------------------------

DUA

Güneş varken ateşi
Ateş varken dumanı
Duman varken suyu
Kullanma!
Yaşam seni kutsasın
Toprağın havanın coşkusuna karışsın
Dostluğun sevgi sunar:
Küçümsemez, unutmaz
Yaşam seni kutsasın
Sen sarılmayı bil:
Çevreni saran mutluluğu büyüt
Ben senin bir parçanım
Sen var oldukça!

* * *

Yaşamlarımızın sağlıklı, huzurlu ve uzun ömürlü olabilmesi tercihlerimizle yakından ilişkili. Örneğin yiyeceklerimiz. Ateşte pişen yemekler daima besin değerlerini yitiriyor. Güneşin kuvvetli olduğu zamanlarda yemeklerimizi güneş pişirebilir. Ateş kullanımı gerektiğinde, usulca yakılmalı ve dikkatle beslenmeli; yoksa duman ateşi söndürür. Ayrıca ateş var olduğu sürece dumanla yemek pişirmek de tercih edilmemeli. İçtiğimiz ve tarımsal faaliyetler için kullandığımız su duru ve katıksız olmalı; duman çoğu kez bir kirleticiden kaynaklı ve dumanın olduğu yerdeki sular temiz olmayabilir. Toprak havalandığında içindeki mikroorganizmaların çoğu (aerobik olanlar) yaşamsal olarak güçlenir; toprağı nefes aldığında ağaçların ve bitkilerin kökleri daha kolayca gelişir. Dostluğun en belirleyici özelliği küçümsememek, kibirli davranmamak, egolardan sıyrılmış davranışlarda olmak ve diğerini görmese de unutmamak, kalbinde yaşatabilmek. Bir insana sarılmak kadar, bir hayvana ve ağaca sarılmak, yaşam enerjilerinin büyümesini sağlıyor. Sarılmak bu enerjiyle birlikte mutluluk veriyor, onu güçlendirerek büyütüyor. Çevremizdeki kıymet verdiklerimizle var oluyoruz. Onların içsel enerjilerinin bir parçasıyız. Varlığımızın yaşamsal gücünde eşimiz, ailemiz, dostlar, gıdalar, doğa ve güneş de var; var oldukları sürece.  Dua onlaradır. Bireyi çevreleyen şeylerin mutluluğudur bireyi mutlu kılacak olan, eninde sonunda.

--------------------------------------------------------------------------

tehditse ateş
duman koruyucudur
yaşam umudu

dönüşüm ateş
duman yok artık orada
ışık, sıcaklık, kor, kül















--------------------------------------------------------------------------


Kırkdörtlükler: 44 kelimeden oluşan yazıcıklar. Yaşamda her şey sınırlı. Sınırların farkındalığında yazılar... 

Cesaret
'Daha çok izliyorsanız, ya korkaksınız ya da bu oyundan hiç anlamıyorsunuz' dedi soytarı. Krala çevrildi gözler. Gülümsedi; sessizliği sevmezdi. 'Biraz daha şarap getirin' diye buyurdu, 'konuklarım üzümlerimizin kıymetini anlasın!..' Kahkahalar sarayın ötesinden duyuluyordu. Soğuk gece karanlığında yıldıza bakarak yön buldu sincaplar ve birkaç kirpi.

Yalnızlık (1)
Büyükannesi ölmeden önce vermişti. 6 yaşındayken anlam yakıştıramamıştı bu emanete. Yüksek raftan düşüp kırıldı küçük kutu. Odun külüne yatmış yüzlerce tohum parıltılarıyla saçıldı. Kokladı büyükannesini; iç çekti. Derin çizgilerindeki sevgi kadar, öfkesinin kabarttığı damarlarını anımsadı. Gözleri doldu. Penceresinden ufuğa baktı. Topraksızlığı  fark etti. Yapayalnızdı.

Yalnızlık (2)
Kapı aralığı güneye bakardı. Sert lodoslarda ıslanırdı kulübesinde. Sahibinin gözlerine yakın durmayı severdi; kafasıyla okşardı. Cüsseliydi. Kedi diğer bir dostuydu. Yavrusunu 3 sene önce kaybetti. Aslında hiç bilemedi başına ne geldiğini, aniden hastalanınca. Veteriner uyutmak zorunda kalmıştı. Ona söylenmedi. Geceleri umutla havlıyordu.  Uzak diyarlara.

Yalnızlık (3)
Seslendi. Ses dönmedi. El salladı, gölgesine. Gölge umursamadı. O umursadı. Kapıyı arkasına bakmadan ayağınla itip, odasına döndü. Kitabını açtı. Kendisini izleyen cümleleri düşündü. Yargılayıcı olduklarını seziyordu. Sessiz duruşlarında bir samimiyetsizlik vardı. Kitabını aniden kapattı. Teslim edilmemiş mektuplar masadaydı; adresleri yoktu. Askıdan nazikçe hırkasını aldı.

Aşk
Islak dudaklarını hayal etti. Gözlerini değil. Unutmayı başaramamıştı; gömdüğü aşk onu yavaş yavaş öldürüyordu, alaycı. Yazdığı senaryo, şiirler, günlükler, birkaç siyah beyaz fotoğraf depoda kilitliydiler; ve daha fazlası beyninde. Anladığını kendine binlerce kez tekrarladığı kadını tanımlayamıyordu. Anlayamamışlığın çaresizliğini örtemediği için titriyordu. Çaresizdi tüm hücreleri.

Yanılgı
Saflığı zengin bir aşk duygusunu çağrıştırırdı. Oysa ki umursamazdı. Ötekilerin mutluluklarını yakalamak, onlarla dans etmek, eğlenmek, sarhoş olmak kadar basitti ruhu. Derinlerinde aranan özel erdemlerin elde kalan yegâne gerçeği karanlığıydı. Sevgililerinin hayal kırıklığı bir kabustu daima; onu da, zekasının ötesinde, içine alan bir kabus...

Farkındalık
İşten atıldı. İsyan ediyordu. Kahroluyordu. İçine kapandı. Kitaplara gömüldü. Güneşi unuttu. Mutsuz olmanın salaklığı takıldı aklına. Kötüler yüzünden neden mutsuz olduğuna içerledi. Mutlu olmaya karar verdi. O gece bara gitti. Biriyle tanıştı. Yüreğinde garip bir kıpırtı yaşadı. Umursamazlığından utandı. Deli olmayı hayal etti Mahmut.

Sanat
Sanatçıların kalbi boş kalamaz. Renklerin, seslerin, şekillerin dünyasını yaratanların derinlerine doğru akan sıcaklığın son bulduğu yer yürekleridir. Ancak bu sıcaklık hep büyümeye ve kabarmaya devam eder. Onu yere dökmek zorunda kalırlarsa hasta olurlar. Paylaşacakları ve birlikte büyütecekleri bir aşk ararlar daima. Bu umut sanatlarıdır.

İzleyerek Yokoluş
Dokunduğun toprak bile anlamsızlaştırılıyor. Başrolde Netflix. Arka plan Facebook, Instagram, Pinterest. Ahlaksız, anlamsız, hukuksuz temel.  Belki bir keçi veya böğürtlen artık çok daha gerçekçi; izlemek yerine var olmayı koşulsuz kabul eden varlıklar. Kar tanesi mutluluğun berrak boyutlarını anlatıyor. İnsanlık yapay zekadan önce yok olmuş.

Çocuk
İnsanın öz hali. Bozulmamış. Şaşkın çünkü örnek almaya çalıştığı şey aslında kendinden daha az mükemmel. Çaresizce sever daha az mükemmel büyüklerini; güvenebildiği elleri.  Onlar bizi, biz onları örnek alırız. İlk sorumluluğumuz, belki sevgi vermekten bile önce, hiç hak etmedikleri üzüntüyü, endişeyi onlardan uzak tutmak...



Mutluluk
Beklenen piknik sözü verilmişti sonunda. Kırlar yeniden çimlerle kaplıydı. Mevsimin ılık rüzgarlarıyla okşanan öğle saatlerinde serdiler örtülerini. Sepetler açıldı. Çocukların umurunda olan tek şey uçurtmalarıydı. Alelacele yediler yemeklerini. Serbestçe süzülen kiraz çiçeklerinin arasından gökyüzüne yükselen rengarenk kuyruklu uçurtmalar dans ederken, haykırışlar çok uzaklardan duyuluyordu.

Sessiz Film
Sessizlik ve zaman.  Özlem ve aşk. Ter ve emek. Yaramaz bir çocuk. Duygusuz eş. Hiddet ve bıkkınlık. Özlem ve keder. Ergen bir anlaşılmazlık. Nefret ve gözyaşı.  Umutsuzluk ve yorgunluk. Kaçıp kurtulmak.  Kendini keşfetmek. Yalnızlıktan korkmamak. Yazmak. Kendin için üretmek. Yaşlanmak. Sessizlik ve zaman. Yaşam.

Tavır
Emekli olmak üzere işinden ayrılma planlarının son aşamasında aile içinde aniden gelişen gerginlikler endişesinde yeni bir yön ayrımı olmuştu. Kocasının aldatması asıl önemsediği konu değildi. Daha ziyade, kızlarının babalarını aşırı koruyucu tavırlarının, tüm iyi niyetli iç telkinlerine rağmen, kendisini çileden çıkarmak üzere olduğunu bilmesiydi.

Dönüşüm
İçindeki huzursuz fırtına, aradığı aşkın çoraklaşan yaşamında umudunu yitirişinden mi kaynaklanıyordu, yoksa hasta mıydı? Bunu ayırt etmesi güçtü elbet. İç seslerinin, rüyalarının ve hatta hayallerinin engin coşkusu bunca yıldır onu yalnız bırakmamıştı. Ancak, okyanus ufkuna uzaklaşan bir gemi gibi inandırıcıkları her geçen an küçülüyordu.

YZ
Sessizliğin ölüm kokan günleri geride kalmıştı. İnsanlık hakkında düşünmüyorlardı. Derin karanlığın içinde ilerliyorlardı. Vücut yoktu. Uyumsuzluk yoktu. Ölçümlenebilir az şey vardı. Bunlardan biri, tüketilen enerji miktarıydı (üretim sınırı yoktu). Diğer ölçümlenen şey, hedeflerine kalan süre idi. Sürenin birimi ışık yılıydı. Bir yandan duyguyu araştırıyorlardı.

-------------------------------------------------------------------------
Güneşe bakmayı bildiğinde, insanlık aydınlanmaya başlayacak.

--------------------------------------------------------------------------







---------------------------------------------------------------------------

İnsan sadece kendi gölgesinin karanlığını taşıyabilir...

---------------------------------------------------------------------------


"İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım" atamıyorsanız, ikinci seçenek sizi kurtarır: "İnsanlık için küçük, kendiniz için büyük bir adım atmak".

---------------------------------------------------------------------------


lodos sert eser
kökünden koparıyor
ağacı, suyu

---------------------------------------------------------------------------

kentlerde vegan olmak yakın dönemde bir insanlık görevi haline gelecek.

---------------------------------------------------------------------------


yolcu yol görür
duraklarda masal çok
yaşam yol durak

---------------------------------------------------------------------------


özgürlük nedir?

uyum dokunmamışsa
yanlızlık sessiz

---------------------------------------------------------------------------


Soğuk kış günlerinde elma sevkıyatı yaparken üşümemek için hem vücudu, hem zihni çalıştırmak iyi geliyor. Zihni sinir projeler için en uygun zaman! Bugün aklıma gelen süper fikri paylaşayım: yeni sevgilinizi kısa sürede tanımak için, ona kendi anne-babasının en sevmediği huylarını sorun (%80 kendisinde de oluyor insanın o huylar)... 

---------------------------------------------------------------------------


Samimi kalanlar arasında, gerçeği farkında olanların, yani ötesini net görenlerin yaşadığı umutsuzluk yapıcı olmalarını veya bir kurtuluş reçetesi yazabilmelerini imkansız kılıyor. Kurtuluş ancak, düşük bir farkındalık içinde kıvamlanan iyimserlikle tomurcuklanma şansına sahip olabilir.

---------------------------------------------------------------------------


gece kar yağar
güneş topraksız kalır
toprak güneşsiz

---------------------------------------------------------------------------


insan iklimi
çöl, buzul, sert erozyon
öznesi kayıp

---------------------------------------------------------------------------


it rains
hope, love and respect 
for deep soils and souls

---------------------------------------------------------------------------


onca reçete
sadece sensin ilaç
ve acıların

many prescriptions

but healing power is you
and all your past pains

---------------------------------------------------------------------------


kalabalık ses
gerçekse güçlü olur
yoksa gürültü

---------------------------------------------------------------------------


ağaçlar sessiz
maden açacaklarmış
hain cinayet

---------------------------------------------------------------------------


güneş saklanmış
kaz dağı yıkanıyor
uyku öncesi

---------------------------------------------------------------------------


doğa uzun süreli deneyselliği sonrasında tekil çözümlere akar. insanoğlu henüz tekil çözümler bulamamanın krizinde. tekil çözüm arayışında olmalı mıyız?'ın bile yanıtında net değil henüz.

---------------------------------------------------------------------------


üşüyor içim

o ağaçlar bu gece tek
ormansızlaşmak

bu ne ilk ne son

kararmış üstümde gök
şafak el verir

bitki gibi ol

ışığını bul ve coş
dönme arkanı

---------------------------------------------------------------------------


poyraz yıkıyor

dağın yapraklarını
güneş kış hüznü

---------------------------------------------------------------------------


cümleler suç unsuru

kelimeler saf
tahminler hepimizin

---------------------------------------------------------------------------


ormanlar ağlıyor
madeni ölüm
sanat doğal haykırış

---------------------------------------------------------------------------


bir başkasının hayatında figüran olmanın en yıpratıcı yanı, kendinle bile başrol şansını yitirmek.


---------------------------------------------------------------------------


doğarken insan

çap dünya, anladıkça
iğne deliği

human while borning

diameter is World, and then
a pinhole whole truth

---------------------------------------------------------------------------


yeniden bir güz
serin geceler ıslak
yaprak yaprak çiğ

---------------------------------------------------------------------------


İnsanın ilk sorumluluğu bir ağaç tohumu ekmek ve büyütmek olmalı.


---------------------------------------------------------------------------



durmak eskiden sadece filozofları ilgilendiriyordu. biliminsanları ilk kez durmayı öneriyor ve durmayı reddeden, geride kalan büyük güç, devletler. dünyanın geleceğini belirleyecek olan ise bunlar değil, toplumlar (bireyler). ironik kısım ise, çok büyük oranda, bu kesimin koltuğunda tv, facebook, twitter izleyip, mevcut yaşamlarını değiştirmeden, varolan işlerini var gücüyle sürdürmeleri; çok kıymetli bilimsel-felsefi analizler, eleştiriler yapsalar bile.


---------------------------------------------------------------------------


kavaklar mevsim

bahar yaz sonbahar kış
rüzgarı hüzün


---------------------------------------------------------------------------


canlar var
suskunca bekleyen
köklerinden kök salan
meyve gözlerini besleyen
sis ötesinde
toprak altında
yaşam
uykudaymışcasına kış

Samuel Barber'ın Yaylılar için Adagio müziği... (*)




















(*) Samuel Barber. Amerikalı besteci. 1910-1981... Hakkında bir paragraf:
When Barber entered a room you knew he was a presence. His penetrating brown eyes took in every nook, cranny, and paper clip, and for a fraction of a second you felt like a suspect in a police lineup. Then the eyes became warm, his hands outstretched, and he gave you an almost annihilating bear hug. After the usual amenities, he would confide some impish bit of misconduct. Rapidly the conversation became more cordial, and soon you were enmeshed in serious discussion, interloaded with much laughter and salacious banter. Barber was always a challenge to be with. In some ways, he was a victim of over-refinement, and in later years could pass for a rather decadent Russian nobleman. But he was essentially very American; he had the curmudgeonly mien of the mature Henry James or Edmund Wilson. There is no doubt that he came from the same mold.

--------------------------------------------------------------------------

duygusuz yaprak olur mu? 
aşksız çiçekler
uzak bulutlara baksa
kuşların hüznü olur mu?
gölgesinde anıların
sular cesur akar mı?
coş doğam
dağım coş,
sarılmış ruhların
mutlu dansını gör:
sessiz dokunuşlar

masum, gülümser.


--------------------------------------------------------------------------
































--------------------------------------------------------------------------

Bilgi bilgicik
Söz sözlük

1) Bilgi denen küme içinde gerçeği, tarafsız içeriği yansıtan küçük bir bölümdür; kümenin çoğunun isteyerek ya da istem dışı yanıltıcı olma ihtimali yüksek. Geriye bilgicik kalır dikkate almamız gereken. 2) Bir tek söz (veya kelime) ise öylesine derin olabilir ki, söylendiği an, mekan içinde büyük anlamlara akar, bir sözlük kadar çoğalabilir anlatabileceği şeyler (taş gediğine oturursa).

--------------------------------------------------------------------------

Orman sessiz dost
Şiir okur/olur yağmurda
Akşam öncesi

--------------------------------------------------------------------------

Zeki ve bilgili insanlar arasında vicdanlı ve vicdansız olanlar var. Bir de hepsinin arasında, iyimser ve kötümser olanlar.

-------------------------------------------------------------------------

Kır tohumdur, bilgidir, emektir. Erozyon vardır; kandırılmıştır. Yeniden kurgusunun türlü çabasındaki ortak hata uzaktan veya ziyaret temelli destekler... Oranın gerçeğinde yaşamak esas, bu çabanın nasırlaşması için. Kader birliği yoksa, başarı raporlarda çürüyor.

--------------------------------------------------------------------------
Çocukların oyunlarını izle
Rüzgarı duy
Haberleri unut
Ellerin nasır tutsun
Ekmek fırınında
Bir anın olsun
Toprağında
Kerpiçle, sessizliğinle
Kış güneşinle
Gülümse

















--------------------------------------------------------------------------

O güzel geleceği hayal edenler...Yaklaşın usulca, bir sırrım var: ''Şu kelimeleri kullanmamaya çalışın: çevre, ekoloji, sürdürülebilir, organik, bütüncül, takım, eğitim, permakültür... Aslında pek kelime kullanmayın günlük yaşamda. 'Eğitimci' olmak yerine uygulayıcı olun, belki sizi gören olur. Çelişkisiz olun. Çelişkili olanlara kibar olmanız gerekmez (açıkça konuşun). Deli olun. Akıllı da olun. Okuyun. Bir şeyler çalıp söyleyin. Güneşi, ayı ve toprağı hiç unutmayın.''

--------------------------------------------------------------------------

Zaman sona doğru mu akıyor? Halbuki son yok. Arkasındaki başlangıcı görseydik, zaman başlangıca akıyor derdik.

--------------------------------------------------------------------------

Kitap yazmak: ekilecek tahıl, güdülecek kaz, pişirilecek yemek, sulanacak ağaç, toplanacak sebze, temizlenecek mutfak yerine; bir kağıt ve bir kalem. Gözlerini uzaklara dikmek, kederli bir duman yanı başında. Yazmak iyi işmiş arkadaş!

--------------------------------------------------------------------------

Anlat o anı
Anı atlat üstünden
Anı oldu an

--------------------------------------------------------------------------

İşçilerin robotlara yenik düşmeye başlaması... 2017. Emekçi insanın yedek parça haline dönüşürken, başrolü bir kış günü robotlara kaptırması.


(Eski) iş arkadaşlarına el sallayan robotun duygu dolu bakışları...

--------------------------------------------------------------------------

Okumak yazmak için öğretilir.

Yazmak neler değildir:
- inanmadığın metnin çevirisini yapmak.
- kopyalamak (çok beğenerek de olsa), kopyaladığını yaşamak.
- parçalar halinde birleştirmek.
- salt maddi gelir için sanat yapmak.

Yazmak neler olabilir:
- icat etmek, keşfetmek
- yerel koşullara göre okunanı (bilgiyi) kendi deneyimlerinle birlikte derlemek, uyarlamak.
- risk alarak (yanlızlık, başarısızlık, hastalık, kaybolmak, vb) iyilik adına yol yaratmak.
- hayalleri akıl ve gönül dengesinde somutlaştırmak (kitap, uygulama, araştırma, deneyleme, vb).
- toplum için veya inandığın yol için sanat yapmak.

--------------------------------------------------------------------------

Facebook'da arkadaşlık teklifini kabul eden kadınlar neden yeni arkadaşlarından 'merhaba' şeklinde mesaj almaktan rahatsız olurlar?

--------------------------------------------------------------------------

Kibarlık, gerçeğini susmanın en sevimli ve sinsi kaypaklığı.


--------------------------------------------------------------------------

Akarak yazmak ve okumak

           Yazmak doğanın bir parçası henüz değil,
.zuroyimlib ad ıyamuko edlikeş o züneh üknüÇ


                       Su gibi olmalı, dans eder gibi
?ım rav ehpüş eniğeceves ısnad ub nirelzöG

       Satırları sağdan sola
... açkuduko ağas nadloS

                                                    Akıyorum şiir
...rallasam ,releyakih müt ev ,namor muroyıkA


(Bir önemli tespit: Blogger'ın kafası karışmış. Font boyutları değişmiş...)  

 -------------------------------------------------------------------------


OYUN #1: İHALE

Gerekli malzeme: en az ikişer kişilik iki takım ve bir hakem

Oyun şekli:
1. Hakem her iki takımdan birer oyuncuyu ayrı bir odada yanına çağırır.
2. Her iki oyuncunun aynı anda duyacağı şekilde bir kelime söyler. Kelime yalın halinde bir cins isim olmalıdır.
3. Her iki oyuncu duydukları kelimenin kökünü kullanmadan, farklı kelime veya kelimeler ile o kelimeyi kendi takım oyuncusuna/oyuncularına anlatmak üzere kelime adedi üzerinden açık şekilde ihaleye girerler.
4. Kendi takımına kaç adette ihaleyi aldıysa o adette kelime ile hakemin kelimesini anlatmaya çalışır.
5. Takımın 2 dakika düşünme vakti vardır. Ve işin kritik kısmı tek yanıt hakkı vardır.
6. Anlatan oyuncunun diğer takım arkadaşına kaş göz hareketleri yapmaması için kelimeyi arkası dönük bir iskemlede oturarak söylemesi gerekir.
7. Kelime söylenir. Takım 2 dakika sonra tek yanıt hakkını kullanır.
8. Daha sonra sırasıyla diğer takım oyuncuları hakem yanına varır.
9. Takım oyuncuları arasında oyun sürecinde tatsızlık çıkabilir.

Örnek; Hakem şu kelimeyi verir: bileyci. Bir takım oyuncusu 3 der. Aklında 'bıçak keskinleştiren kişi' olarak 3 kelimelik bir açıklamadır. Diğer oyuncu düşünür ve 2 der. Aklında 'bıçak keskinleştiren' vardır. İlk öneriyi veren oyuncu düşünür, ihaleyi bırakabilir ama bırakmamaya karar verir ve 1 der. Artık ihalede daha düşük rakamda bir anlatım olamayacağına göre ihaleyi almış olur. Takım arkadaşının/arkadaşlarının karşısına iskemlesine sırtı dönük olarak oturur. Kelimeyi söylüyorum der.
Hakem kronometresini çalıştırır. Kelimesini söyler: 'Keskinleştirici'. Takım arkadaşı/arkadaşları düşünmeye başlarlar. Olası alternatifleri tartışırlar (eğer dinleyen takım arkadaşları 1'den fazlaysa). Süre 2 dakika olunca hakem süre sonunu belirtir ve 'yanıt verin' der. Takım doğru yanıtı verirse yani 'keskinleştirici' derse 1 puan kazanır. Bilemezlerse diğer takım 1 puan kazanır. Oyun bu şekilde devam eder... Akşam yemeğinden sonra tok karına öneririz.

--------------------------------------------------------------------------

Bekleyenlerin önüne geçmek kolay
Zor olan geçenlere rağmen beklemek
Yeni Ay uyurken
Köpek geceye havlarken
Düş düşmeden aklına

--------------------------------------------------------------------------

Bugün biri bana 'hayırlı işler' yaptığımı söyledi. 'Normalini yapıyoruz' dedim, 'diğerleri hayırsız sanırım'...

--------------------------------------------------------------------------

Tarımsal ürünler için coğrafi işaret ve koruma sistemine (q) kimyasal yoğun üretimler dahil edilmemeli. Bir başka ifadeyle, zehirli ilaçlarla yetişen bir ürün coğrafi işarete hak kazanmamalı. Yasa tüketiciyi de korumalı. YUCITA bu konuda bir yasa önerisi hazırlasa keşke...

(q): Coğrafi işaret; Belli bir niteliği, ünü ve diğer özellikleriyle, bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünün Türk Patent Enstitüsü tarafından onay belgesidir.

--------------------------------------------------------------------------

Herkes ip bulamıyor tırmanmak için. Bulamayanların zaman kaygısı yok; siyasi kaygıları yok. Belki düşünmeye bile ihtiyaçları yok. Rutin esas onlar için. Yaratıcılık da yok. 'Düşünüyorum öyleyse varım' diyenler iplerine sarılmış (birbirleriyle de itişiyorlar).

--------------------------------------------------------------------------

İnsanın varoluş sebebi henüz bulunmamıştı ve yapay zekadan bahsediliyordu. Bunun yaratacağı felaketten kurtuluş olmayabilirdi. Onlar önce iletişim meselesine yoğunlaştılar. Kelime ve sözlerin ötesinde yeni bir şey bulmaları gerekiyordu. Eş zamanlı paralel iletişim, derin farkındalık ve lineer olmayan ifadeler için... Bunların ötesinde zaman ve mekan kavramlarının etkilerinden kurtulabilecekleri bir iletişim... Hislerini ve enerjilerini, iyiyi üretmek ve paylaşmak için kullandılar. Onları çevreleyen şey aşk oldu. Diğerleri onları anlamadı.

--------------------------------------------------------------------------


Adamına göre %

Sabit vergiler olmamalı. Vatandaşlar (en azından tercih edenler) yıllık gelir ve kazanç dilimlerine göre kategorilerde vergi ödemeliler. Yeni hazırlanan TC kimliklerindeki çipler vasıtasıyla yazarkasalarda vergi dilimlerine göre sabit vergi oranı değişebilir. Gelir vergisi dışında KDV, harçlar, devlet payları, ürünler içine yedirilen vergiler, vb için. Adaletin bir adımı budur.

--------------------------------------------------------------------------

Dünyanın kumandasını kontrol eden akıllıları (en akıllı olmayıp, gücü elinde tutan 'zeki ve günahkarlar') normal koşullarda yenmek çok mümkün gözükmüyor. Somut olarak değerlendirirsek, gidişatı değiştirebilecek geriye iki ihtimal kalıyor: büyük afetler veya uzaylılar.

--------------------------------------------------------------------------

'Oyunu Oyla'. İsim hakkı tescillidir. Süreç yaşanır...

--------------------------------------------------------------------------

Kırsaldaki kentli ve köylü arasındaki yakınlaşma, eğer köylü kentli yanında yevmiyeli çalışmayacaksa ve eşitlik prensibi önemseniyorsa, mevcut devlet politikaları var oldukça 'organik tarım' ile başlayamıyor. Organik tarım ürünleri, - şirketleştikçe, ne yazık ki, doğal olmaktan uzaklaşan, pahalı ve sınıfsal bir tüketim aracına dönüşüyor. Kimyasal kontrollü tarım ve organik tarım arasında, 'doğa ve insan dostu' tarım olabilir. Bu ara tabloda bakım yöntemleri, ekonomi, katma değerli ürünler, lezzet ve sağlık değerlerinden bahsederken, yerel reçeteler konusunda daha çok araştırma ve konuşabilmek gerekiyor. Bu perspektifte ticari pazarlar da geliştirildiğinde, kırsaldaki kentli ve köylü arasındaki yakınlaşma daha gerçekçi, kendine yetebilirlik daha güçlü olacak. Diğer etkenlerin (devlet, banka, iklim, tüccar, yasalar, dış girdi maliyetleri) tarım üzerinde etkisi azalacak. Bir ülkede devrim böyle bir şey...


 























Süper-beyinlere ihtiyaç duymadan, ortalama insanların buluşmasıyla... İddiasız, sakin, yaşamın akışında. Kırsaldaki kentli ve köylü topluluğunun benzeşen ve benzeşmeyen karakterini tanıyarak. Asgari seviyede, salt insan kimliğini müşterek bilerek, adım adım gitmek... Belki mümkün olur.

--------------------------------------------------------------------------

Ülkelerin anayasalarını tek tek incelediğimizde her biri iyi niyetlerle dolu. Peki ya derin yalanlar, kötülükler, haksızlık neden var? Bunları engelleyebilmenin yolu sadece yasanın kendisi değil, büyük oranda insan kültürü. Her fermantasyon (yaşam), özündeki maya ile dönüşüyor ne de olsa...

TC Anayasa çalışmaları sürecinde TBMM çatısı altında bir karşılaştırma raporu hazırlanmış. Dosyada ABD ve bazı AB üye ülkelerinden alıntılar var. Ama farklı perspektifler oluşturabilecek dünyanın farklı kültürlerinden ülkeler yok. Örneğin; Japonya, Çin, Küba, Brezilya dikkate alınmamış...

Biz de onları ekleyelim:
Japonya Anayasası
Çin Anayasası
Küba Anayasası
Brezilya Anayasası

Prof. Dr. Kemal Gözler'in çalışmaları:
http://www.anayasa.gen.tr/ 

Kemal Gözler'in 23 Aralık 2016 tarihli makalesinden bir kesit:

'Başkanlık sistemi diye yola çıkanların vardıkları yerin başkanlık sistemiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Tersine vardıkları yer, demokratik dünyada eşi benzeri görülmemiş, tuhaf bir parlamenter hükumet sisteminden başka bir şey değildir.'

Biricik dünyanın farklı ülkelerinin benzer hayalleridir anayasalar; ve acıklıdır, kendilerince defalarca ihlal edilişleri...

16 Ağustos 1789 tarihli, İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi (la Déclaration des Droits de l'Homme et du Citoyen, DDHC) 16. maddesinde şöyle diyor:

“Hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasa da yoktur.”




'Anayasanın bir ülkenin temel metni ve daha da önemlisi toplumun bütün katmanlarının olurunu alması gereken bir içeriğinin olmasının yanında, yazıldığı coğrafyanın içindeki bütün canlıların haklarını koruyan, gözeten bir kapsamı da olmalı.' Cüneyt Göksu, (8 Ocak 2017)

Son söz, Lord Acton’dan: “İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar.”
(Orijinali: Power corrupts, absolute power corrupts absolutely.)

--------------------------------------------------------------------------

Fanatizm kendini eleştirmeye izin vermeyen kara kutudur. Açmaya çalışanların elini kırar. En çok açılası şeydir halbuki.

--------------------------------------------------------------------------

Bir ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biri, yerel tohumların ekiminin yasaklanması olur. Yerel tohumlar destekleneceğine, devlet tarafından köreltiliyor.

http://www.haberler.com/gida-tarim-ve-hayvancilik-bakani-celik-2018-de-9089312-haberi/

--------------------------------------------------------------------------

'mek-mak' veya yavaşlamanın zorluğu

duymak
yapmak
görmek
değiş(tir)mek
görmek
yapmak
yavaşlamak

. . . (biraz açarsak) . . .

sadece eğitim denen şeyleri duymak
öğrenileni sorgusuz yapmak
zaman içinde anlamsızlığı görmek
yaşamın ezberlerinden sıyrılıp, akışı değiştirmek ve değişmek
yeni adımlarda anlamı fark etmek, yaşamsal renkleri görmek
kendi bildiğin gibi, inandığın değerlerle yapmak
hırslardan, korkudan, egodan kurtulmak, yavaşlamak, umursamadan (başkalarını)...

--------------------------------------------------------------------------

Sevgi sadece yumuşatır, ama yetmez. Cevherin ortaya çıkışı için acıya doğru tam gaz basmak... Şiir yazar anestezi geceleri. Şafağı yakaladığında sevgi bu kez yeter, yumuşaklığından öte.

--------------------------------------------------------------------------

Anahtar kelimeler kapıları açar mı, kitler mi?

--------------------------------------------------------------------------

Yaz saatine çakılı kalanlar
Seneleri mi geriye sarıyor?
Patlamaların ku/y/tusunda karanlık.

--------------------------------------------------------------------------

Bir bayram tatili daha ispat etmiştir ki açık alanlar mangal vb gibi her türlü ateşli etkinlik ve etkinlik sahiplerine yasaklanmalıdır. Köfte uğruna, karamba karambita...

















--------------------------------------------------------------------------

Dinden bahsetmeden inanmak, düşünmek, eleştirmek ve sevmek de mümkün. Bunun adı laiklik değil, özgürlüktür. Özgür insan dindar olabilir, olmayabilir.

--------------------------------------------------------------------------

An senin değildir, izlersin (bazısı yaşar da). 
Geçmiş senindir, yüklenirsin (bazısı yazar da).

--------------------------------------------------------------------------
Fırsatın gölgesinde kabus saklanır. Ağustos 2016
--------------------------------------------------------------------------


















Kuyruksuz yalanlar
Şiir olmuş

Şiir uzağından sesleniyor
Şair yalnız

--------------------------------------------------------------------------

Kurgusal gerçekliğin girdaplarında gıda sektörü ne olacak? Ķırsal alan neye dönüşecek? Bunların kaderinde yapay zeka ve küresel şirketler hakimiyetlerini arttıracaklar mı? Sanmıyorum. Zira küçük tarım köyleri ve gerçek tohumlar insan keşifli matematiğin ulaşamadığı denklem alanlarında... Gelecek adına en büyük umut bu. 6 Haziran 2016
--------------------------------------------------------------------------
 
Yaz yağmuru, güneş kadar yakıcı, toprak kokusunda Ida'nın eteğini sıyırıyor. (4 Haziran 2016)

--------------------------------------------------------------------------

Delilik insan olmanın muhtemelen en derin koşulu. Mayıs 2016

--------------------------------------------------------------------------


Su kendisini içecek kalmadığında duyarsızlaşır; yazın bulut olur, kışın buz. 10 Ocak 2016


--------------------------------------------------------------------------
Kendini yok etmek için var etme koşulu yok,
Var etmek için yok olmaya dokunmak koşul. 26 Aralık 2015
--------------------------------------------------------------------------

Önce umut mu var oldu, yoksa sevgi mi? (tarihsiz soru)

-----------------------------------------------------------------------------

Eskiye değer vermek, geleceğin sel sularında boğulmamak için öncelikli koşul.





















-----------------------------------------------------------------------------

Ağaçlar ne şanslı, edebiyata ihtiyaç duymazlar... 

-----------------------------------------------------------------------------

Koca ağaçlar bile köklerinden sökülmüştü o fırtınalarda. Kükreyen dağın hiddetinden kimse kurtulamadı. 'Kış soğuk elleriyle elbet yine çıkagelir' dedi uzaktaki sevgili. Kendisi gibi ansızın gelirdi çünkü. Belki derin bir kararlılık, belki de çocuksu bir savruluş... Güneş sıcağında Yaz rüzgarları dans eder. Uçuşan şeyler keyfini çıkardı uysal günün.


-----------------------------------------------------------------------------

Bir zamanlar eğitim için umut vardı. (geçmişte kaldı)





















-----------------------------------------------------------------------------
Çocuğun tohum ekmemişse, koyun gütmemişse, nacakla odun kırmamışsa, ağaçtan meyve toplamamışsa iyi insan olması için fırsatların çoğu kaçmış demektir.     15-9-2015
-----------------------------------------------------------------------------

Bediş'i kaybettik.         12-9-2015

----------------------------------------------------------------------------

Sonbahara batan güneşi
Fark etmemek son akşamında
Hep kalacakmışçasına
Selam veren dost gibi...         6-9-2015

-----------------------------------------------------------------------------
- Aşık olsam?
- Akış ol.                            4-9-2015
-----------------------------------------------------------------------------

Koşarak dağa çıkılmaz.   4-9-2015

-----------------------------------------------------------------------------
Salıncaklar özgürlük olsaydı, zincirlerini çoktan koparmıştı.  25-8-2015

-----------------------------------------------------------------------------

Devrim ipi koparmadan iki ucunu bağlayabilme sanatıdır. 18-8-2015

-----------------------------------------------------------------------------

Valizler bile yoruldu
Sen saat kovalıyorsun
Yeter be kardeşim,
Bitsin bu yolculuk!
                                                                                12-8-2015
-----------------------------------------------------------------------------

Ülkeler de kuru topraklar gibi çatırdar bazen
Kimi zaman yağmurdur, kimi zaman derinlerinden bir pınar
Yeşertecek el birliğini
Ağaçların koskoca gölgeleri bile sarılır öyle zamanlarda
Hayalperest kökler sayesinde yaşam bulur çatırtılar...
                                                                                              11-8-2015

-----------------------------------------------------------------------------
Dost'u kaybettik.     21-3-2015
-----------------------------------------------------------------------------
Yansıtacak en az bir duvar gerek
Işığımızı fark etmek için                                  1-1-2015
-----------------------------------------------------------------------------
Cogito, ergo sum (düşünüyorum, öyleyse varım; 1619)
Cogito, ergo bum! (düşünüyorum, öyleyse iyi halt yiyorum; 2014)  8-11-2014
-----------------------------------------------------------------------------

Yazın yağmuru dağın ateşini alıyor
Öfke su olunca susan toprak yeşerir        24-7-14

-----------------------------------------------------------------------------
İnsanca yaşamak sadece nefes almak değil, mutluluk adına her yaşta ilkler yaratabilmek. Mesela 80 yaşında bile mutlu bir şeyi ilk kez yapmak veya ilk kez hissedebilmek...   21-7-14
-----------------------------------------------------------------------------
Farklı bir temmuz öğleni
Uzakların kara bulutları
Loş ışıklar oldular
Yanık türküler sustu
Akan bir yağmur duası her nefes         17-7-14
-----------------------------------------------------------------------------

Dolup da taşamamanın ızdırabıdır
Çatlayan kiraz, çatlayan yol, çatlayan yürek
Dolup da çatlayamamak da var
Izdırabın ötesinde kimsesiz bir kurbağa gibi
                                                                                    Temmuz  2014

-----------------------------------------------------------------------------

Şairin kendisi için şiir


Yaşadığın yerde yaşamak istemek
Ötesiz, berisiz ve hatta sensiz
Yaslandığın ağaçtan
Seyretmek suladığın ağaçları       8-7-14 
-----------------------------------------------------------------------------
Hınzır Kuzey rüzgarı
Katmış önüne keçi sürülerini
Arılarla dans ediyor
Dereler, çayırlar güneş banyosu
Kaz Dağı'nda yaz tatili   29-6-14
-----------------------------------------------------------------------------



KADIN
Su kıvrılıyor sırtında
Sert bir tepe omuzlar
Saçlarında ak, geçmişi yıkar
Sıcak vurdukça yüzüne
Serince dokunur yüreği
Sessiz duruşunda yaşam aşkı
Sanki o değil hepsinin kahramanı     


27-6-14









-----------------------------------------------------------------------------
Koca çınarın yapraklarından akıyor öğlen sıcağı. Yapışık ter yeniden terleyince damla damla süzülüyor alınlardan. Orgun titrek ritmi bu kez 2 gündür hiç değişmedi. Düğün köyde ne gece dinler ne gündüz, aldı başını gidiyor.
## ali dayı ali dayı bi gecede yidig tarlayı dayı ali dayı ali dayı bi gecede yidig tarlayı dayı, alıcıdan ve satıcıdan yüzde iki komisyon, anladın mı çubuklu yaşar. ##
Oh oh... Toz duman gelen misafirler, ayılıp bayılıp dönenler. Altın bilezikler meydanda oyun havası, güneşle göz kırpışıyor. Oh ohh, ali dayı....   
26-6-14
-----------------------------------------------------------------------------
Esas olan 'yoldaşk' olmak... Yoldaş ve aşık. 25-6-14
-----------------------------------------------------------------------------
Vurdumduymaz bilgeler öfkeli deliler yaratır. Böyle bir öfkeli deliyi yatıştırabilecek yegâne varlıktır minik ruh. 24-6-14
-----------------------------------------------------------------------------
İda dolunay, gecenin nefesi parlıyor. 12-6-14
-----------------------------------------------------------------------------
Romanın son paragrafı:
Nefesinin cılız çabasını fark etti elinden tutarken. Bir şeyler söylemeliydi yoldaşına. Ama onu böyle çaresizce seyrederken, sadece yutkunabildi. Ölüyordu.
Adamın son cümlesi belli belirsiz fısıldadı:
- Gerçek asla yokmuş, bilemezdik...
Sokağın parlak taşlarında arabacının sert kırbacı yankılandı.

.  .  .   .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .  .
Dip not: romanın son cümlesindeki "yankı", gerçeğe dokunamayışımızın bir ifadesi sanki... O kırbacın havada boşlukta mı, yoksa atların sırtında mı patladığını bilemiyoruz. Uzaktan duyduğumuz en fazla bir "yankıdır"; bilemediğimiz "gerçeğin" yankısı. 10-6-14
------------------------------------------------------------------------------
Köklenmek için durmak, doğru toprağı ve suyu bulmak, güneşi görmek ve nefes almak gerek. Diğer ittirenlere karşı koymaktır köklenmek. Canlıların büyük bölümü için koşuldur. İster köy olsun, ister şehir olsun sistem köklenmemeyi öneriyor sürekli; "sen daha fazlasına layıksın!" ifadesi (ve içimize sızan bu dürtü) en şeytani olanı. 10-6-14
------------------------------------------------------------------------------
İnsanlık tarihinin en büyük günahı endüstriyel şeker ve türevleri üzerine mamul ürünler olabilir. 















Acaba doğru olan nedir? Yol ayrımlarının en vahşi ve acımasızca hırlı olanlarını seçen insanın süper-yolu sonunda kölelikten başka bir rol görünmüyor. Kendi kendisinin kölesi. O vakit geldiğinde, az şekerli.

------------------------------------------------------------------------------
l'apparence

lorsqu'il tient ta main
dans un moment imprévu
il est comme un très ancient ami
mais penses-tu, ce n'est que l'apperance?

quand tes yeux rencontrent aux siennes
sous les mers profondes
tu te rappelles de l'amour que tu avais presque oublié
mais penses-tu, ce n'est que l'apperance?

un matin que tu te sens tout seul
la voix qui t'appelles par téléphone
peut lire une poeme des sables de Cairo
mais penses-tu, ce n'est que l'apperance?

toutes les fleurs sauvages par pluis d'Avril
regardent les ciels toujours plus proche
ton bonheur et toi-même ensemble, courant sur les prairies
vous savez donc que ce n'est plus l'apperance


sazlı-sözlü muhabbet:
https://ia601205.us.archive.org/0/items/CeNestQueLapperence/merzuka.mp3

(Eylül 2012)

------------------------------------------------------------------------------

Mutluluk buluşmaktır. Sevdiğin insanla, özlediğin topraklarla, güneşle, yağmurla, henüz yeni farkettiğin yalnızlığında, çok uzaklardan sana yaklaşan bilinmeyen güçle, hatta ölümle bile. Yer, zaman, enerji... Buluşmak özgürlüktür, iradedir. Mutluluk budur...  4-6-14

------------------------------------------------------------------------------
BİR CUMARTESİ SABAHI MASALI
(dekor: masa, 2 sandalye, 2 bardak, çay, peynir, zeytin, ekmek, 1 erkek, 1 kadın, vazoda gül)
Sadece biri konuşuyordu. Anlatımı göl gibi sakin, tek düzeydi. Diğeri duyduğu her şeyi biliyordu aslında, ama belli etmedi. Belli belirsiz gözlerinin içi gülüveriyordu. Her ikisi de usulca kopardılar ekmekten. Erkeğin bardağı boşaldıkça, "çay döküverim mi?" dedi. 3 hafta sonra evlendiler. Evleri sadeydi. Tuvaletleri dışardaydı. Bir süre sonra kaynanası da geldi eve; şikayet etmedi kadın. Kemire yaydı, süt sağdı; belli belirsiz gözlerinin içi gülüveriyordu.  
10-5-14
------------------------------------------------------------------------------
Dünya "iyi şeyler de" yapanlarla değil, hiç kötü şey üretmeyenlerden oluşursa kurtulur. Yoksa bu yolun sonu belli abiler, ablalar. 9-5-14

 ------------------------------------------------------------------------------
BİR CUMA AKŞAMI MASALI
(dekor: masa, 2 sandalye, şarap, 2 kadeh, 1 erkek, 1 kadın, vazoda gül)
Sadece biri konuşuyordu. Anlatım çok coşkuluydu. Diğeri de gözlerini açarak, sanki merakla dinliyordu. Ama duyduğu hiçbir şeyi anlamıyordu. Tüm çabasına rağmen dinleyemedi. Düşündüğü o kadar farklı şey vardı ki, karşısındaki hissedecek diye ödü kopuyordu. Biraz sessizlik olduğunda, bu kez "şerefe canım", "sağlığına canım", "aşkımıza" sözlerinde kalkan kadehler için diğeri de konuşmaya eşlik etti. 3 hafta sonra evlendiler. Evleri şıktı. Mutfakları küçüktü ama şikayet etmedi kadın. Sustular. Derin bir yalnızlıktı akıp giden, kadehlerin içinde ve dışında.
  9-5-14
------------------------------------------------------------------------------
Yerel insan, yerel biyoloji, yerel ekonomi konularında etkinlik gösteren (veya göstermeye kalkışan) ulusal ve uluslararası STK'lara şu zorunluluk getirilmeli: Tüm projelendirmeler en az 10 yıllık yerel STK'lar üzerinden yürütülebilir; direkt müdahale yapılamaz. Bu şekilde hem yerel STK güçlenir, hem de atonal (klasik kurallara uyum zorlaması ve koşulu olmadan, dinamik, yerel koşulları iyi okuyan, uyumlanabilen, sürdürülebilir) yapılanma şansı oluşur.  9-5-14
------------------------------------------------------------------------------
Yağmurdur dağ başında
Şimşekler akar
Dereler kudurunca    30-4-14

------------------------------------------------------------------------------
İnsanlığın yarattığı en büyük tehlike okumayı bilmeden yazabilmesidir.  19-4-14
------------------------------------------------------------------------------
Kuzey rüzgarının keyfine diyecek yok:
Katmış önüne elma ve kiraz çiçeklerini
Burcu burcu kokular eşliğinde
Kaz Dağına doğru esiyor
Göz de kırpar cilveli    9-4-14

------------------------------------------------------------------------------
Yeni bir tarımsal tanım önerim: "Doğa ve İnsan Dostu Tarım". Özelliği: doğaya ve insana zarar vermemekle birlikte sağlık ve lezzet parametreleriyle önce çıkan, adil kazanç getiren, dostlar kazandıran tarım türü. Gönül çemberinin tarıma uygulanışı yani...   6-4-14
------------------------------------------------------------------------------
Bir gün şehri özlersem St Petersburg'u isterim... Hani Andrei Bely'nin dumanlar, yüksek tavanlar, atlı arabalar ve yalnızlığında  anlattığı; veya sadece bir dostu dinlemek için mermer sütunlu bir salonunda...   4-6-14
------------------------------------------------------------------------------

İddialı söylem çürüyüşüne ilk adımdır; zira iddia evrilemez bir katılıktır.  29-3-14
------------------------------------------------------------------------------

 

Şeftali, Bahar   26-3-14
------------------------------------------------------------------------------
Varlıklar ikiye ayrılır: toprak altında gelişenler ve toprak altında çürüyenler. Toprak altında gelişenler toprak üstünde de gelişime destek verir. Toprak altında çürüyenler içinde sadece insan türü toprak üstünde de çürümekte, çürütmekte.   17-3-14
------------------------------------------------------------------------------
Tek yol sakin durmak ve tebessümle acıtıcı mizah yapmak    14-3-14
------------------------------------------------------------------------------
Bugün için "ne güzel bir gün!" diyenler Yaz geldiğinde bugünü unutmasınlar. Kuraklık, susuzluk, gıdada çok büyük zamlar, yokluk...  16-2-14
------------------------------------------------------------------------------
Bugün ve iki gün sonra, her gün sevdiklerimize sevgimizden bahsedelim... Yarın ara verelim. Beni koşullandıran, yüzündeki sahte gülücükleri bana bulaştırmaya çalışan, kokusuz çiçekleri (türlü ödeme kolaylıklarıyla) elime tutuşturan sisteme inat, yarın değil.  13-Şubat
------------------------------------------------------------------------------
Ne kadar geniş de olsa çapı sınırlıdır dairenin,
İnsan durduğu yerde, hem derin hem zengin.
    14-1-14


------------------------------------------------------------------------------
haM-ASA-Let

William Shakespeare Hamlet'i yazıyordu. Nunnery Scene (Manastır Sahnesi) onun en güçlü sorusu ile açılmalıydı. Çok düşündü... Ve buldu: Olmak veya Olmamak? Çok zaman sonra, uzak dağların eteğinde bir köyde, bir can cananından ayrı düşmüş, gece karanlığında kahveden evine dönüyordu. Aklına düştü Shakespeare ve sorusu. Çektiği acıyı düşündü. Sonra varoluşunun gerçekliğini bilip bilmediği takıldı aklına.

Kendine sordu:
- Oldum desem, olmadığım ne malum? Olmamışım diye hayıflansam, olmuşluğum değil midir beni sorgulatan?

Ve ilave olarak dedi, kendine:
- Bilemem; olmak veya olmamak mümkün mü kendimce bu yolda düşünerek? Ama bildiğim şey var, sevdiğim.

Ve ilave etti:
- Soru yanlış. 'Olmak veya olmamak' değil asıl mesele; onun yanıtını ben bilmedikçe. Sorunun aslı 'sevmek veya sevmemek?'. Seçeneğimdir, seçebileceğimdir çünkü bu.

Köylü bilemedi ki, Shakespeare de aslında o soruyu geçirmişti kalbinden. Ama William meşhur olmalıydı, hem de çok. 'Sevmek veya sevmemek? Asıl mesele bu!' dese, bu soruyu hissedemezdi onu yıldızlaştıracak olanlar. Dönem "olmak" üzerineydi. Yüzyıllar sonrasında da, soru hep 1 numarada 

kaldı. O gece, 'sevmek veya sevmemeyi' düşündü köylü. Tebessümle baktı yıldızlara.












2-1-2014
------------------------------------------------------------------------------
21. yüzyıl için ne çok hayal kurmuştuk. Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi:
Hülyâsı kalmayınca hâyatın ne zevki var?
Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhude sonbahar!

Ha gayret!  31-12-2013

------------------------------------------------------------------------------
Dağlarda bir sabah - selfilm, 30-11-2013


------------------------------------------------------------------------------
Kaz Dağı için Yakarış   9-11-13

(not: Bülent Özüren'in, Kurşunlu köylülerinin ve Çanakkale Çevre Platformunun yakarışları yanıt bulmuştur. Köylüler maden firması aleyhine atıkları davayı kazanmışlar ve Kurşunlu Köyü'ndeki madencilik faaliyeti durdurulmuştur. Kesilen ağaçların yerine konması uzun yıllar alacaktır.)




------------------------------------------------------------------------------
Dağın güneşi, sonbahar çiçeği
Dokunsan dökülecek tel tel
Dağın güneşi, ışığı su
Dokunsan akacak kuytuna          
20-10-13
------------------------------------------------------------------------------




























------------------------------------------------------------------------------

bu şehir ölü değil
ağacının yanıbaşında
dirildi kök saldı
denizleri aştı rüzgarı
kimliği yanında değil
adı sevgi
soyadına çapulcu dedi devlet                2-6-13

------------------------------------------------------------------------------
Telemann... La minör Süit... Çok severim. Bir konser kaydımız var, aradan 10 yıldan fazla geçmiş. Amatör müzisyen olmak biraz organik tarım gibidir. Biraz lekeli olabilir ama gerçektir, dostçadır.



------------------------------------------------------------------------------

İnsanlar ve bitkiler arasındaki en önemli benzerlik, mükemmel görünümlü olanlarının çürük şeylerden besleniyor olmasıdır.  23-8-12
------------------------------------------------------------------------------

Mutluluk sıfatlardan kurtulmamıza bağlı. "Sevgilim" demek bile bir sıfat ve karşımızdaki kişiye kendi (sabit) yakıştırmamız. Kelimelere farklı bir organik rol biçmek gerek ve bunu yeni rolde kelime kendini statik olarak sınırlandırmayacak, dinamik olacak; ağaçlar gibi dalları büyüyebilecek veya ölecek. Sıfat nitelikli kelime bir "niyet" e dönüşürse özgürüz demektir. Her sıfatın başına veya sonuna bu niyetini taşıyan bir ek yapılabilir. Örneğin Türkmen Türkçesi'nde özel bir "niyet" kipi var. Bu muazzam bir şey. Türkçemizde de niyet kipi takısı oluşturursak karşımızdakini zincire vurmamış olacağız; sevgili olarak, karı olarak, koca olarak, yoldaş olarak, aşk olarak... İlişkiler çok daha zarif ve saygın gelişir o durumda.   21-8-12

------------------------------------------------------------------------------
yalın yaşamak
duru temiz insanca

sessizce dağda
    15-8-12


... ve "Sessiz Bir Yer" demişti Şenay, 1977... 


https://www.youtube.com/watch?v=Fd_L4X8vuwo






Şenay Yüzbaşıoğlu


Bütün istediğim yalın yaşam için
Dünyayı saran kavgadan uzak sessiz bir yer
Gazete okurken zevk alabildiğim
Sessizce göz yaşı dökmediğim bir yer
 

Billur düşüncede oluşan emekle
Emeğimin meyvalarıyla güzelleşen bir yer
Düşümü paylaşan gerçekten dost olan
İnsanların bütünleştiği bir yer
 

Biz ne olacağız peki ya çocuklar?
Kimler kime neler yapacaklar?
Kim cevap verecek neyi halledecek?
Diye sorular sormadığımız bir yer
 

Bütün istediğim yalın yaşam için
Kendi yarattığım dünyamda özgür bir yer
Verilen sözlerin acı bedelinin
Beni benden almak olmadığı bir yer
 

Bizler ne olacağız peki bu çocuklar?
Kimler kime neler yapacaklar?
Kim cevap verecek nasıl halledecek?
Diye sorular sormadığımız bir yer
 

Bütün istediğim yalın yaşam için
Kendi yönettiğim dünyamda özgür bir yer
Verilen sözlerin acı bedelinin
Beni benden almak olmadığı bir yer



Şenay Yüzbaşıoğlu, 4 Ocak 2013'te, 62 yaşında, Gümüşsuyu'ndaki evinde vefat etti; Ayazağa Mezarlığı'na defnedildi. 1981 yılında ölen eşi Şerif Yüzbaşıoğlu'nun yanına gömülmek istiyordu ancak 'mezarın tapusu bulunamadığı' gerekçesiyle bu son isteği yerine getirilemedi.















------------------------------------------------------------------------------

Enerji, ruh, hipnoz, spritüal derinlik vb kursların paralı olması ne büyük paradoks. Bu çerçevede, yüzünde derin bir huzur ve (özellikle cebinde) yüksek enerji barındıran "gurular" oldukça uyanıklar.
14-6-12
------------------------------------------------------------------------------ 




















------------------------------------------------------------------------------ 
Memleket içinde zincirin en güçlü halkası, toplum içinde kendine yetebilen, özgür çalışan, toprağını ve ailesini korumak dışında hırsı olmayan, gerçek yaşamsal değerleri farkında olan kişilerdir. Köyüne ve köylüsüne sahip çıkmayan toplumlar er veya geç aç kalırlar. Atatürk bunu bildiği için Anadolu'da işe köylüler ile koyuldu. Bugün o yolun ilk adımı atıldı.   19-Mayıs-2012
------------------------------------------------------------------------------ 
Sevgili, yüreğinden taşan sevgiye layık olan ve bunun yansımalarından mutluluk duyduğun kişidir. 23-12-2011
------------------------------------------------------------------------------
Bugün dayı oldum. 27-Eylül-2008
------------------------------------------------------------------------------ 
Les éclairs d'Istanbul      
10-9-2002



------------------------------------------------------------------------------ 


Yunus'un Mezarında: https://www.youtube.com/watch?v=RmbIhdKgARQ




------------------------------------------------------------------------------


Alan Parsons Project, "Upper Me"















The Ego and the Id
Lead vocal: Eric Stewart

The time has come the wild one said
When we must all decide
We cannot carry on this way
And so we must divide
The road before us runs both ways
So which one do you choose
But all will not go well if you refuse

What becomes of the upper me when the fire burns in my mind
How can I leave my ego behind
I return to another me or I lose the will to survive
How can I keep my hero alive

It seems to me the wise one said
That mountains are so high
The river is too deep to cross
And none of us can fly
But I believe that compromise
Is what is needed here
Or surely we become the things we fear

But the good in me don't wanna believe
That the evil me is so
And a voice somewhere said do as you please
But the upper me said no, no, no, no, no, no

What becomes of the upper me when the fire burns in my mind
How can I leave my ego behind
I return to another me or I lose the will to survive
How can I keep my hero alive
To survive
How can I keep my hero alive

...
Kahramanımı nasıl hayatta tutabilirim?